Bir arkadaşım bana, Pakistan’dan bir fotografını göndermiş. Üzerinde hiç bişi yazmıyor. Çünkü o bir jpg… 2005 sonbaharında meydana gelen büyük deprem sonunda evsiz kalmış ve yardıma muhtaç insanları ‘besleyen’ büyük ‘BM’ uçağından atılan yardım paketlerinin kargo uçağından düşüşünü gösteriyor. Arkadaşım da o paketlerin düşüşünü görüntüleyen ve bunun için uçak pistinin ortasında yerde yatan ve kamerayla tetikte bekleyen birisi…
“Ne işin var burada” diyorum: Aramışım be!
“Sesini alamıyorum. Allooo! Duyamıyorum!” diyor…
Vazgeçiyorum.
Ertesi gün kendime geldiğimde ilk yaptığım şey bir sigara yakmak oluyor… Ancak bunun için acele etmiyorum. Kalkıyorum üzerime bir şeyler giyiyorum ve markete gidiyorum. Kent Level 7 istiyorum. Paketi aldıktan sonra açıp içinden bir tane temiz nikotin seçiyorum; sonuç: Harikulade!
İlk nefesimde kusmak istiyorum ancak yine vazgeçiyorum. Paketin hepsini sokaktaki çöplüğe fırlatırken evime dönmek istediğimi hissediyorum. Neyseki yanıma yedek bir paket Samsun 217 almışım. Onu yakıyorum. Asansörde sigara içmenin keyfi; oturduğunuz apartmanda en üst katın düğmesine bastığınızda ortaya çıkıyor. En azından asansörde iki nefes alabiliyorsunuz… Evime girip çatı katına doğru merdivenleri çıktığımda merdivende sızmış olan kişinin o gece tanıştığım kevaşenin biri olduğunu hatırlıyorum.Onu bir süzüyorum. Yanina bi sigara bırakıp; al yanağına bi öpücük konduruyorum. O kadar güzel kokuyor ki…
Çok da güzel döşemişim evimi… Çok para verdim ya… O yüzden beğeniyorum..
Elimin tersiyle önceki gün 3200 avro verdiğim camdan heykeli kırıyorum odama girerken… Yere düşen cam kırıkları çıplak ayaklarımı acıtmıyor.
Tam da odama girerken; aşağıdan birisinin benim ismimi sayıkladığını duyuyorum.
Çok garip bir gece geçirdiğimizi bilerek aşağıya yöneliyorum… Tekrar o kevaşenin önünden geçiyor ve onunla bir kez daha sevişmek isteyeceğime dair bir bakış atarak önünden geçiyorum. Tabi o bunları göremiyor. Çünkü gözleri kapalı ‘hanımcağızın’..
Alt kata yani giriş katına indiğimde bana salondan seslenen, ve en baştaki koltukta oturan ‘goril’ benzeri arkadaşımın yanına gidiyorum. “Hmmm” diyorum:
“Nerdeyim ben?” diye soruyor:
“Siktir git!” diyerek ona okkalı bi tokat atıyorum. Ayakkabılarını hiç üşenmeden giydiriyorum; atkısını beresini takıyorum evimden kapıdışarı ediyorum.
Etraf o kadar kalabalık ki!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder