Esbjorn Svensson Trio’nun yeni albümü Viaticum çalıyor Nezih ağabey bi yandan bunları yazarken… Svensson “Neden piano” sorusuna “Evde başka çalacak bi enstrüman yoktu da ondan..” yanıtını vermiş zamanında… Sen de şimdi “Bu yazı da ne Can?” diye soracaksın bana… Ben de “Başka çarem yok da ondan” diyeceğim sana…
Kırmızı Başlıklı Kızın Hikayesi gibi bişi yazmayacağım sana… İlk tanışmamızdan beri beraber çalışmayı bişiler yapmayı istiyorum. Bunları aylar önce Bebek Kahve’de ikimiz oturur konuşurken de söyledim. Bu proje benim neden ilgimi çeksin; herkesin çalışmak istediği Nezih Ünen ile çalışmak istediğim için mi? Ya da Anadolu’nun her tarafını gezecek olmam mı? Ya da yeni insanlarla tanışmak mı? Yeni yerler görmek mi?
Edward Said’in Şarkiyatçılık diye bi kitabı var… Orada okumuştum şarkiyatçılığın ne olduğunu… Filistinli yani Ortadoğu’lu bir yazar bu, öldü geçen sene, büyük bi dilbilimciymiş… Ondan öğrendiğim, Doğu’nun neresinde olduğuydu Türkiye’nin… Hayır o söylemedi… Anladığımdı o… Oryantalizm denilen şeyden dolayı biz anlayamıyoruz nerede olduğumuzu.. Hep başka birileri bizden olmayan birileri bişiler yapmış bizim için… Pierre Loti örneğin… O köylü kadınım, o bakırcı ustam kendini bir türlü ifade edememiş… Biz de aynayı bir türlü kendimize çevirememişiz. Sonra yıllar geçmiş bir Yaşar Kemal çıkmış.. Bir Ara Güler çıkmış bir Yılmaz Güney çıkmış örneğin… Ben bu projeyi bunlarla kıyaslamıyorum ama… Bakış açısı olarak; bizi yansıtacak bir şey olmasını diliyorum. Genç birisiyim. Herkesin kendi hayat deneyimi kendisinedir.. Kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değildir kimse… Olmamalı da…
Aslında halk kültüründe kalan bişeyin üzerinde prodüksiyonla değişiklikler yapılmasına karşı olan birisiydim. Bir kopuz ile bir gırtlağın neler yapabileceğini dinleyerek Erkan Oğur’dan öğrendim ben… Neden bu örneği verdim? Ben ilk bu proje fikrini duyduğumda aklıma Erkan Oğur’un Bir Ömürlük Misafır albümündeki Sis isimli parça geldi… Aydın Esen ve Erkan Oğur beraberler… Birisi perdesiz gitar çalıyor birisi de kuyruklu piyano… O kadar güzel bir şeydi ki o benim için her zaman dinleyemem o parçayı… Doğu-Batı yoktur orada.. Orada aynı şeyi farklı dillerde hisseden bir mucize vardır. Benim için çok özeldir.. Özel olmalı… İşte bu proje de öyle olmalı bence… Yurtdışında “Türkiye’nin halk kültürüne ait parçalar” olarak ilgi çekmesini istemem örneğin…. Çünkü benim türkülerim, benim dağlarım başka hikayeler anlatır onlara… Bir Ferhat ile Şirin’i kimse anlatamaz onlara, ya da bir Yunus Emre’yi… Ancak biz anlatabiliriz… Ama biliriz ki Yunus Emre de bir Shakespeare’dir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder