30 Mayıs 2007 Çarşamba

be ba!

Beni hor kullanıyor. Kenara atmıyor. Yanında olsun sevinsin, eğlensin sonra da gitsin istiyor. Küstahlık! Ben şöhret bile değilim. Takma bacağım var. Nefes alışlarımda ‘çoğuzaman’ karşımdakinin hıçkırığını ciğerlerimde yudumluyorum. Neden kimse gidip kendini bulmuyor? Belki de ben onun bulamadığını görmek istemeyeceğim.

Şuraya kadar yazdığım her şey asla anlaşılmayacak olan bir İran kısa filmi gibi. Başı sarı toprak sonu sarı yaprak…

Kızlar; ne de güzel siktirip gidersiniz!

29 Mayıs 2007 Salı

beceriksiz poster turşu ferhat

Alaturka Rapsodi ismini nedense çok seviyorum. Üstelik onun için bir poster bile yaptım. Fakat bu konuda hiç başarılı değilim. Didem Özbek'in, yıllar önceki bir karma sergiden kalma, 'Ben buna layık mıyım?' isimli işinin üzerine abandım. Görülüyor:

28 Mayıs 2007 Pazartesi

tekerlemek

Bir berber bir berbere gel beraber bir abel ferrara filminde oynayalım demiş.

ölünmeli

Ölünmeli.

Şöyle ki: Eğer karnınız aç ise ve bu açlığı yaklaşık 4 saat başka sebeplerden dolayı beklettiyseniz; kesinlikle sarımsak soslu yoğurtlu patlıcan kızartması yemeyin.

En azından ben, bu söylediğimi umarsızca tüketen ben, yaptığım bu hatalı hareket için sizlerden sadece ‘hadi bre deyyus’ çoğunsalını işiteceğim.

Birinci dereceden iki bilinmeyenli denklemin en sevdiğim yanı sadece isminin güzel olmasıdır örneğin. Ha şimdi bu söylediğime ‘artı-eksi bişi’ eklemek isteyebilirsiniz. Ancak bilmelisiniz ki ‘0’ her zaman yeni başlangıçtır. Kesinlikle anlaşılması gereken bişi var; midem ağrıyor.

23 Mayıs 2007 Çarşamba

erkekler fena

Günlerden bir gün kızın biri erkeğin birine gel ayrılalım demiş. Erkek o an tuvalete gitmiş. Geri döndüğünde kıza şunu anlatmaya başlamış:

“Yarın sabah kalktığında ben senin için bir kredi kartıyım. Şöyle düşün. Borcun var. Ve bunun için hiç çaba sarfetmemişsin. Asgari ödemen gereken tutar kadar ödeme yapmış ama fazlasını harcamışsın. Ve fazlasıyla borcun birikmiş. Kredi kartını kapatmak, borcunu eşit taksitlerle ödemek istiyorsun. Tabiî ki de beni arıyorsun. Ben o kartı ve borcunu kapatmak için konuştuğun müşteri temsilcisiyim. Telefondayım. He he… Seni öylesine etkiliyorum ki. Kapatmak istediğin kredi kartının aslında ne kadar önemli olduğunu sana sadece 7 dakikada ve kapatmak istediğin borcunun as’li’len ne kadar önemsiz olduğunu birçırpılısı’ndan 9 dakikada anlatıyorum. Benimle (the temsilci) konuştuktan sonra kartını kapatmak istemiyorsun. Çünkü buna gerek olmadığını sana inandırmak için staj dönemimde 5 gün eğitim almışım. Seni ‘Bir dakika hatta bekler misiniz?’ diye beklemeye almak istiyorum.

‘Hay ve hay’ diyorsun. Hatta beklerken sen ‘singing in the rain’ çalıyor. Hattan alıyorum seni. Tekrar şöyle diyorum: ‘Kartınızı kapatmak istediğinizden emin misiniz hanımefendi?’

‘Kesinlikle’ diyemiyorsun bile.

Sana kartımızın ne kadar işe yaradığından ve bir çok avantajından bahsediyorum tekrar. Bana akordu olmayan bir kuyruklu piyanoyu zorla çalan Fazıl Say gibi cevap veriyorsun:

‘Hmmm.’

‘Eh peki tamam kartımı kapatmayacağım. Ama kart limitimi indirebilir miyim?’ diye soruyorsun.

Ben sana ‘Tabiî ki indirebilirsiniz örneğin şöyle’ diye başlayan ve sadece 2 dakika 34 saniye süren bir konuşma yapıyorum.

Sonuç: Limit 500 tl.

Kuşkusuz ki bu benim için bir başarı. Üstelik çalışma arkadaşlarım tarafından takdir edilmemi ve bana kokulu bir rozet takılmasını sağlayacak. Ancak ben bunu umursamıyorum.

‘Sayın Müşteri, pardon ….. hanım, umarım hizmetlerimizden memnun kaldınız. Kartınızı kapatmamak doğru bir tercih olmalı. Bizimle çalıştığınız için teşekkür ederiz.’ diyerek ‘ne kadar da güzel konuştum değil mi’ gülümsemesiyle ahizeyi kapatıyorum.

Sen o gece mutlu uyuyorsun. Ertesi gün Mango’ya gittiğinde her ne kadar kumaşını beğenmesen de indirim olduğunu görüyorsun. Kredi kartını sadece asgari ödemenden dolayı sevdiğini bir kez daha anlıyorsun.

Anladığın bir şey daha var: Eğer bütçen kadar harcama yapar ve hiçbir ödemeni aksatmazsan, kredi kartının senin hayatını kolaylaştırabilecek ve mutlu edecek ‘ne de’ güzel nedenlerden biri olabileceğini görüyorsun.”

Kız tuvaletten dönen ve bu konuşmayı yapan erkeğin karşısında dakikalarca sessizce bakakalmış. Adam hesabı söylemiş. Restaurant’ın kapısında, kız, bir taksi çağırmış…

9 Mayıs 2007 Çarşamba

köyde budayan var

(Bunu bu adam kafadan salladı. Ben laptopa on parmakla kaydettim.)

üstüme üfürüyor kokularını
savaştan geliyor
kırıyor kullanmadığı oklarını
kızlar
daha fazla kızlar
ne siz beni sevebildiniz
ne ben sizin çoklarınızım

caddelerde gezerken sokaklar mı keser hep önümü
yürüsem şöyle 9-10 km kime ne
ve bazen kalabalıkta bir ıssız sima
bir bakarsın ki evlenme teklif etmişsin
çekmez heryerde telefonum
çekmediği gibi gönlümün gece alemlerinde

zannedersem köyden alıcam yarimin en körpesini

ve sen ve ben ve bir de google'ın arama motoru
taksitte yapıyor arçelik
no frost al bırak şu dandik buzluğu
kıvrım kıvrımdı
ocağın harı

yatar kalkmaz hacıyatmaz bu duyanı
bizim bahçede uzun bir selvi budamışlar
bulucam onu budayanı
dayanmak zor
omuzuma birisi dayanıyor sanki
git getir o dayananı


olur-yok mu bu iş
şiirin herşeye olmaz deme
görün şirin
olmaz olmaz deme
olmaz olmaz
ve bir müdür müdür müdür
işini yapmayan bir müdür müdür müdür
Hapşuu! çok yaşa!

izgören akın
çok gören gaddar
bu aşkı bize anlatsın
sunay akın!