28 Mart 2007 Çarşamba

pişmanım stina

Gözlerim yaşarıyor

Çünkü esnedim

‘İyiyim’ değilim

Hiç enerjim kalmamış

Bitkisel gülüyorum

Geceleri yatarken nefesimi sayıyorum

Mi Minör olmak istedim

Arasıra tofita yerim

Dişlerim çürür

Ta ra ra ram

Pişmanım stina

Pişmanım ağladım.

/

Bostancı’da hiç kayığa binmedim

Ama kendime bir kez tarhana yaptım

Sıkılınca dilekçe yazarım

Parfüm sürer kusarım

‘Menekşe sokak’ta büyüdüm

HB kalemi 2B’ye tercih ederim

Pişmanım stina

Pişmanım ağladım.

/

Bugün 13.53’de odamın önündeki iri ağacın dalına iri bir kara karga kondu

Dün gece bir trompetçiyi dövmek istedim

Talaş kokusu güzel değil mi

Kağıttan kayık yapmayı bilmiyorum

Pişmanım stina

Pişmanım ağladım.

/

ISBN 0-375-42396-6’yı her türban takanın okumasını isterim

Solağım

Hiç kimseye tokat atmadım

Eskiden sadece mövenpick vardı

Masamda Orhan Koloğlu’nun makalelerinin bulunduğu eski bir özel dosya duruyor

Pişmanım stina

Pişmanım ağladım.

/

En sevdiğim boxer’ım yırtıldı

Hiç Mardin’e gitmedim

İlkokulda üç sene sınıf başkanlığı yaptım

Bir kare fotoğraf çektim tarihe geçtim

Pişmanım stina

Pişmanım ağladım.

/

Evet suyun kaldırma kuvveti vardır

Sakallarımı nadiren keserim

TRT 2 sinemalarda

Kusmak güzeldir

Seni seviyorum

Pişmanım stina

Pişmanım ağladım.

24 Mart 2007 Cumartesi

size baba diyebilir miyim

hiç bi zaman anlamayacağım

beni neden bu kadar sevdiğini

ve neden öpemediğini beni…

yebaaa!

maskeni tak şimdi.

dudakların çatlasın!

tüh sana

tüh bana.

23 Mart 2007 Cuma

ve

buraya yazı yazıyorum.
bu
ray'a yazı yazıyorum.
ama bir tür'lü
sezinleyemiyorum.

gözlerimin altı
arnavut böreği.

19 Mart 2007 Pazartesi

lovelight

üç ışık
dört ışık
bir ışık.
başım dönüyor,
ama ki
dönmüyor,
bir nefes ileri
bir nefes geri.
sadece

ve
sadece
kapa.
bitmeyen pamuk helva.
balon kadar şişir...

evet!

15 Mart 2007 Perşembe

123

eski çamlar bardak oldu!
http://youtube.com/watch?v=Wc9Amvt4_ac

bir ondört şubat sabahı/hayır onbeş değil

Hayatımın en güzel sabahlarından birinin böyle olacağını bilemezdim.
http://www.youtube.com/watch?v=Mlqq2QLlPlc

13 Mart 2007 Salı

Sümük


Sümüklerim akıyor. Onları durdurabilmek gibi bir yetiye henüz sahip değilim. Üstelik akmaya başlayalı iki gün oldu. Ağır bir griple pençeleşiyorum. Onu yeneceğim!

'tanrım! ne kadar komik oldu değil mi?' şiiri

kimseden korkum yok..
sınırsızca sevebilir; koklayabilirim seni..
kimseden korkum yok.
senden başka..
kimseden korkum yok.. ama kimseden
kendimden başkasını bulmadan önce..
hadi hadi hadi
düş önüme
arkana bakmadan, önünü görmeden
gel benimle hadi.
mor yaprakların uçuştuğu yere..
tut elimden haydi..
bırakma ellerimi
uçalım seninle
kimsenin bizi bulamayacağı yere.
gel kanatlandır beni
gel uçur beni
bak işte geldik oraya.
mor yaprakların diyarına
gel hadi
hiçbirşeyden korkum yok.
güneşin batışından başka
kimseden korkum yok..
gel de hiç gün batmasın..

1985

Günümüzden çok uzun yıllar önce karanlık bir ormanda kimsenin bilmediği gizemli bir şatoda dünyalar güzeli bir yalnız prenses yaşarmış. Ailesindeki tüm fertleri kaybeden güzel prenses kendisine koca da bulamıyormuş. Tüm ülkeye güzel prensesin efsanesi yayılmış. Onun güzelliğini duyan ve onu görmeye ormanın içlerine kadar cesurca seyahat eden her bir damat adayı (kod adı: prens) bir şekilde ortadan kayboluyormuş. Prenses hizmetkarlarına tüm ormanı aratıyor ama gelen damat adayları ve kafileleri esrarengiz şekilde bulunamıyormuş. Ormanın damat adaylarına karşı bu kötü ünü gün geçtikçe yayılmış. Ve artık tüm güzelliğine rağmen güzel prensesin şatosuna kimse gelmez olmuş. Prensesin hayatında en çok istediği şey bir çocuğu olmasıymış. Fakat prensini bir türlü bulamıyormuş. En sonunda adını hep duyduğu ama bir türlü görmediği ve var olduğu kanıtlanmamış olan ‘orman büyücüsü’nü bulmaya karar vermiş. Bütün savaşçılarını ve hizmetkarlarını bunun için seferber etmiş. Ormanın her tarafı didik didik edilmiş. Gidilmemiş yerlere girilir olmuş. Günlerden bir gün prensesin en seçkin şövalyelerinden biri yanında ‘orman büyücüsü’ ile çıkagelmiş. Prenses bu yaşlı ve çirkin kadından önce korkmuş. Sonra kadının kibar ve lütufkar tavırlarına karşı sakinleşmiş. “Emrinize amadeyim prensesim.” diyen büyücüye şöyle demiş güzel prenses: “Ey büyücü, ormana gelen tüm damatlar bir şekilde hayatını kaybediyor. Bana bir damat bulacaksın. Senden bu toprakların en güzel prensinin benim olmasını sağlayacak bir büyü yapmanı istiyorum. “Hay hay efendim” demiş büyücü “Tez güne size aşk iksiri hazırlayıp getireceğim.” demiş. Aradan günler geçmiş büyücüden bir ses seda çıkmamış. Bir gece prenses uykusundan büyük bir gürültüyle uyanmış, ormanın derinliklerinden gök gürültüsüne benzeyen sesler duymuş. Sonra uyumuş. Ertesi sabah erkenden büyücü çıka gelmiş.

“İşte prensesim, aşk iksiriniz bu. Sizinle evlenecek en doğru prens bu iksiri içecek ve ölmeyecek olan kimsedir.” demiş. Prenses bu habere çok sevinmiş. Eğer bu iksirin, hayatının aşkını bulmasına yardımcı olacağını görürse büyücüye 22 çuval altın vereceğini söylemiş.

Büyücü güzel prensese, 5 kilo iksir vermiş. Ve bu iksiri tüm ülkede dolaştırmasını ve onunla evlenmek isteyen prenslere içtirmesini söylemiş. Aşkı için hayatını feda etmeye hazır olan prens adaylarının arasından gerçek damat adayını bulacağının umudunu vermiş.

Prenses hemen bir kafile hazırlatmış. Ülkeyi bir boydan bir boya dolaşmış. Onu görmeye gelen ve aşık olan her prens iksiri içerek ölmüş. Tam 22 prens hayatını bu rüya güzeli prensesle evlenmek için hayatından olmuş. Tüm ülkeyi karış karış gezen üzgün prenses ağlamaktan uyuyamaz olmuş. Şatosuna kapanıp bir daha insan içine çıkmayacağına dair kendisine söz vermiş. Geri dönmüş.

Aradan birkaç gün geçmemiş ki şatonun önünde beyaz atıyla bir kişi belirmiş. “Açın.” kapıları demiş: “Ormanın içindeki şatoyu buldum. Şimdi o iksirden ben de içeceğim.”

Prenses, kapısında bekleyen bu damat adayını içeri almış. Daha önce kimsenin yapamadığını beceren bu genç prense sormuş. “Birinci aşamayı geçtiniz beyefendi. Ancak sizin kim olduğunuzu öğrenebilir miyim?”

“Prensesim sizin için ülkenin en kuzeyinden geldim. Kayıp diyarlarda yaşıyorum. Bu zorlu yolculuğu atlattım. Ve tüm ömrümü bu şatoda sizin için harcamaya hazırım. İzin verin de şu iksirden içeyim.” demiş.

Prenses damat adayının cesaretinden hoşlanmış. Ancak daha önce bu iksiri içmeye niyetli çok daha yakışıklı prensler gördüğünden eminmiş. Utana sıkıla “Alın o zaman. Hayatımın aşkı olup olmayacağınızı görelim.” demiş.

Genç prens adayı iksirden hemen büyükçe bir yudum almış. Ve ölmemiş.

Prenses şaşkınlıkla yerinden fırlamış. Ve bu cesur ama çirkin prens adayının boynuna sarılmış.

“Demek ki aradığım insan sizsiniz.” Demiş.

“Benim efendim. Tüm kalbimle bendeniz sizinim.” demiş cesur yürekli.

Düğün hazırlıkları hemen başlamış. Tez elden büyük bir düğün hazırlanmış. Tüm ülke bu düğünü konuşmuş.

Düğün gecesi gelin ve damat odalarına kapanmışlar. İlk gece 1 kez, ikinci gece 9 kez, üçüncü gece 8 kez ve dördüncü gece 5 kez sevişmişler.

Ardından aylar geçmiş; güzel prensesin tatlı mı tatlı şeker mi şeker bir kız çocuğu olmuş.

Daha sonraki yıllarda iki çocuk daha yapmışlar. Mutlu ve mesut bir hayat sürmüşler.

Peki bizim büyücüye mi ne olmuş?

Büyücünün iksir diye verdiği aslında içi zehir dolu bir şişeymiş.

Prensler dışında kimsenin içmemesi gerektiği için herkes zehirlenerek hayatını kaybetmiş. Bir kişi dışında…

O da büyücü ile birlikte ormanda yaşayan oğluymuş. Oğluna panzehir vererek zehiri içiren büyücü, aldığı 22 çuval altın bir yana koskoca ormanı böylelikle himayesi altına almış. Prensesi görmek için ormanın derinliklerine inen ve ortadan kaybolan tüm prens adayları ve askerlerini meğersem yaptığı büyülerle birer balığa çevirmiş. Hepsini evinin önünde bulunan ve hiçbir balığın yaşamadığı gölete atmış.

Özel günlerde prens ve prensesi ziyarete giderken yanında balık yapıp götürürmüş.

Büyücü kadının kahkahaları o öldükten sonra da ormanda duyulur olmuş.

O yüzden 1-9-8-5 :) yılında doğan ve 22 yaşına basan herkese bu hikaye anlatılırmış.

Sonra da iyi ki doğdun denirmiş.

Billur

Keşk

E…

Ne güzel..

Işık girse

Odamızın içine

Kör gözlerim

Aydınlansa göğsünün gölgesinde

Koklasam seni

Bir de beni

Çok şükür

Desem

Eh be

Çok şükür.

Bir aşk var yukarıda

Yaratandan da öteye…

Duyduğunu duysam

Ağladığına ağlasam

Seni sen kadar sevsem

Sana sen kadar üzülsem

Kırsam kalbimi en az senin kadar

Uyumasam bile bile senin kadar